Hayat annesine vermediği her şeyi kendisine verecekti!
Almasını çok iyi bilirdi Firdevs. Hayattan istediğini almak
konusunda çok bilgiliydi, şanslı mıydı yoksa? Annesi gibi, genç bir kadın
uğruna terk edilen altı çocuklu dul bir kadın olmadı. Kocası, Firdevs uğruna yirmi
yıllık evliliğini bitirmişti!
AVM’lerdeki şık bir erkek giyim mağazasında satış görevlisi olarak
çalışırken tanışmıştı eşiyle. Önce stil danışmanı olmuştu, sonra da eşi. Müteahhitliğe
benzer bir iş yapıyordu kocası o zamanlar. Firdevs bugün bile kocasının tam
olarak ne yaptığını anlayabilmiş değil.
Annesinin itildiği yolun aksi bir yol tutacağının işaretleri
çalışma yaşamıyla başladı. Modayı yakından takip ederdi Firdevs. Vitrine çıkan
her şeyi üstünde görmeye bayılıyordu. Ve her ama her şey çok yakışıyordu.
Gençti, Güzeldi.
Zengin sayılmasa da onu rahat yaşatacak bir adamla evlenmişti. Otuzuna
gelmeden iki çocuk yapmıştı, biri kız. Allah’ın bahşettiği bu şansın üzerine
yan gelip oturacak kadar akılsız değildi. Güzellik geçiciydi.
Etraftakiler gibi genceleyim, inceleyim derdine düşmedi. Onlar iki
çocuktan sonra fıçıya dönen bodur kadınlardı. Yarı aç yaşıyorlardı. Ama yine de
kendisine verilmiş bu biyolojik özelliği korumak için elinden gelini yapardı. Kısa
aralıklarla saç modelini ve rengini değiştirirdi; bir bakarsın sarışın olmuş,
bir bakarsın esmer, kumral, kızıl, ebruli ve saçının cinsini kendisi de
unutmuştu; kıvırcık mıydı, düz mü dalgalı mı, lüle mi? Postişler, rastalar,
gününe – mevsimine göre…
İndirimleri hiç kaçırmazdı, müsrif de sayılmazdı. İkinciye
hamileyken, göğsündeki silikonları çıkarttırdı. Emzirme bitince yine taktırdı.
“Uzun boyluyum, inceyim, dekolte giyince iyi durmuyordu, o yüzden taktırdım
kime ne” demişti. Çocuğu bakıcıya bıraktıktan sonra her gün düzenli olarak pilatese
başladı. Yer hareketleri için mata uzandığında, iki çocuk emzirmiş Firdevs’in
göğüsleri dimdikti. Kocası onu genç almıştı ilelebet genç kalacaktı. Ha çocuklarına
da çok titizlenirdi. Onları spor okullarına yazdırdı. Köpek aldı. Firdevs hayvan
sevmeyi çevresinden öğrenmişti, çocuklarına da sevdirdi. Onlara İngilizce
öğretmeni tuttu. Kendisi de heves etti yabancı dil öğrenmeye. Kendini
geliştirmeye kararlı ve azimliydi. Dışardan ortaokulu bitirdi. Lise ve
üniversiteyi göze alamadı.
Arabası orta karar spor bir arabaydı, otomatik vites. Annesinin de vardı;
steyşın, külüstür, arabaya benzer dört teker üzerinde giden mekanik bir şey.
Kullanmayı nasıl öğrenmişti, ehliyeti nasıl almıştı? Ehliyetsiz mi kullanıyordu
yoksa! Arabanın arka boş kısmını ineklere taşıdığı otla, samanla doldururdu.
Beslediği ineklerin sütlerini de büyük boy pet su şişelerine doldurur, satardı.
Altı çocuğunu da kentin varoşundaki ormanlık alana yakın çayırlık bir arazide
inek besleyip süt satarak büyütmüştü.
Çocuklar büyüdükçe kocasının işleri, kocasının işleri arttıkça
Firdevs’in de boş zamanı artıyordu. Böylece modayı daha yakından takip
edebiliyor, alışverişe daha çok zaman ayırabiliyor, kendini yenileyecek zamanı
rahatlıkla buluyordu.
Bu konulardaki tek başvuru kaynağı magazin programlarını kaçırmazdı.
Hem başarılı hem de mükemmel eş ve anne olan kadınlarla yapılan söyleşileri can
kulağıyla dinler, onların yaşam deneylerinden tüyolar kapardı. Bu başarılı
hanımların Leonard Cohen eşliğinde boy boy pozları gelirdi ekrana söyleşi
sonrasında. Firdevs, kadınların anlattıklarıyla şarkıcının söyledikleri
arasında bir bağ olduğundan emindi. Şarkı işte, ha Ahmet söylemiş ha Leonard Cohen.
Hayatı ıskalamak istemezdi. Sıradan ağlak, o onunla çıkmış, bu
bundan boşanmış türünden boş şeylerle değil, nerede ne yenir, nerede yeni bir
mekân açılmış türünden kent kültürünü zenginleştirecek bilgiler veren
programlar izlerdi. Bunların faydasını fazlasıyla görmüştü. Kinoe salatasını
öyle öğrenmişti. Evindeki sirkeye balzamik dendiğini de…
Kaşlarının seyreldiğini ve içlerinin doldurulması gerektiğini de o
programlarda fark etmişti. Çok iyi kaş yapan bir estetik merkezinin
müdavimiydi. İpek kirpik, botoks ve bazı ufak tefek dokunuşlar…
Günleri dopdoluydu. Sabahları pilates, sonrasında programa göre
çocukların İngilizce hocasını karşılama veya onları spor okuluna götürüp
getirme, kişisel bakım kürleri, instagram, facebook,
what’s up’tan haberleşmeler.
Yaz geliyor, teleme peyniri gibi havuz başına çıkmayayım, hafta
sonuna konuklar var, çerkez tavuğunun yanına füzyon dedikleri bir sunum
yapayım, üstüne de tatlı olarak peşmelba mı yapsam, ay ama daha şeftali çıkmadı
ki… derken akşamları yorgun argın ama günü hakkıyla tüketmiş olarak yatağa
giriyordu.
Öyle böyle derken etrafta ufak bir değişiklik gözüne çarptı;
Çatalca taraflarından bir yumurtacı dadanmıştı oturduğu siteye. Komşuları bu
yumurtacının yolunu gözler olmuşlardı. Pilates arkadaşlarının da sütlerini
Çatalca tarafından sipariş ettiklerini öğrendi. Annesinin sattığı sütler aklına
geldi ve çocukluğu; giysilerine inek kokusu sinen, hırkasına saman çöpleri
saplanan, elleri hışır hışır hışırdayan annesi. Annesinin sağdığı sütlerden
nefret ede ede büyümüştü, şimdi organik diye onları almak… Hayatın
tuhaflıklarına anlam verilmezdi.
tr56
Çocuklarının iyi beslenmesi için market raflarının organik
kısımları önünde zaman geçirmekten gocunmazdı ama yetmiyordu bu çaba. Organik
beslenmenin, market raflarıyla sınırlı tutulamayacak ciddiyette bir iş olduğunu
anlamıştı. Doğal beslenme trendinin dışında kalamazdı! O hiçbir trendin dışında
kalacak kadın değildi.
Süt meselesi özellikle kafasına takılıyordu. Çocukken gurur kırıcı
bulduğu annesinin inekleri sağarak geçimlerini temin etmeye çalışmasının,
aslında organik süt üretimi çabası olduğunu keşfetmek şimdi gururunu okşuyordu
sanki biraz. Ailesinin organik süt üreticisi olduğunu etrafına söylediğinde
içine bir huzur doldu. Binadaki komşuları annesinin yeni müşterileri oldu,
derken mahallenin yarısı. Haftada bir gidip sütleri alıp dağıtıyordu. Bu
organik süt işini çok benimsedi. Adeta bu işle kimlik bulmuştu.
Yaz gelince sütün bozulmadan teslimi, beşer kilodan ikişer kiloya
düşen teslimatlar, yazlığa gidenler derken işin keyfi kaçtı Firdevs açısından. Yeni
bir uğraş bulmak istedi ve kendi çocuğunun doğum günü kutlamasından sonra
“doğum günü organizasyonu” işine girişmeye karar verdi. Kararlarını çok çabuk
alırdı. Hayat kısa, düşün düşün nereye kadar!
Eşin dostun çocukları için amatör ruhla ama canla başla doğum günü
organizasyonları düzenledi. Bu organizasyonlara organik pastalar yaptırarak
farkını ve iddiasını ortaya koydu. Fakat gel gör ki annelerini memnun etmek,
çocukları memnun etmekten zordu. İleri yaşlarda bu kadar çok çocuk gürültüsü
çekmeye tahammülü olamayacağı için birkaç girişimden sonra bu işi bıraktı. Çantalar
ördü bir ara, içlerine “Firdevs’inn” yazan etiketler dikti. Eş dost arasında
bir marka yarattı, markası instagramda çok destekçi buldu.
Kendi yaşamını kentsel dönüşüm projesi gibi dönüştürmüştü Firdevs.
Köhne bir evin yıkılıp yerine rezidans dikilmesi gibi, çocukluğundaki yıkık
dökük yaşamından yarı ihtişamlı bir yaşama atlayıvermişti. Çocuklarını da yavru
rezidanslar olarak büyütmekteydi. Ancak farkında olduğu bir şey vardı; nasıl ki
bugünün rezidansları yarının konut gereksinimini karşılayamayacak ve rezidans
ötesi konforda konut üretmek gerekecekse, çocuklarının da geleceğin rekabet
dünyasında ayakta kalacak biçimde yetişmesi gerekiyordu. Daha bunların
üniversitesi var, mastırı var, yurtdışında biraz kalmaları gerekebilir, düğün
harcamaları… Kocası bu mali konuları hallederdi, ona düşen sağlıklı bir kuşak
yetiştirmek açısından uygun beslenme, spor gibi konularda çocukları için elinden
geleni yapmaktı.
Şimdi sıra kocasının ortak olduğu inşaat şirketi sayesinde annesinin
gecekondusunu rezidansa dönüştürmeye gelmişti. Bu arzuyla yanıp tutuşuyordu
artık. Annesini o ahır bozması evden kurtaracaktı. Bu düşünce içini huzurla
dolduruyordu. Fakat inekleri nerede otlatacaktı annesi? Hepi topu üç inekti
zaten. İnekler için rezidans bitişiğinde ahır düşünülemezdi. Kocasına çok dil
döktü: “Bu rezidans organik yaşam kavramıyla pazarlanabilir, inekler için küçük
sevimli sempatik bir rezidans ahırı yapılabilir” diye ama adamın kafası
yatmıyordu bir türlü; iki de bir aynı gerekçeyi gösteriyordu, “iyi tamam da
çayır çimen nerede, araziye spor salonu, havuz, kafe ve market falan yapılacak.
İnekler ortalıkta pisleyecek, anan mı temizleyecek!”
İnşaatın başlamasıyla bitmesi bir olmuştu. Ne kadar da çabuk
yükselmişti binalar dizi dizi. Firdevs kocasını ve ortaklarını bir türlü
bahçesinde ineklerin bulunduğu organik yaşam standartlarına sahip bir rezidans
modeline ikna edememişti.
Barındıracak yer kalmayınca annesi inekleri sattı, kendisini emekli
etti bir bakıma. Firdevs annesini kurtarmıştı, içi huzur dolu bir evlat olmuştu
olmasına da, aklı niyeyse hâlâ organik beslenme işindeydi. Organik süt
satıcılığı annelerin gönlünü kazanan daha itibarlı bir uğraştı sanki. Ama
olmamıştı işte.
Firdevs bu aralar bütün trendleri yakından takip ediyor. Aklına
yatan, uygulayabileceği bir trend yakaladığı anda işe koyulacak. Henüz ne
yapacağına karar veremedi ama bir konuda kesin kararlı; ne yaparsa yapsın,
gelirini Suriyeli çocuklara bırakacak. Çünkü izlediği programlardan birinde,
bunu gerçekleştiren bir kadınla yapılan söyleşiye denk geldi ve çok etkilendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder