Aynada Kalamamak
Meltem Uzunkaya
Daha önce Dost Kitabevi tarafından basılmış Babil Kitaplığı serisi şu an
Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayıma hazırlanıyor. Arjantinli yazar
Borges’in seçtiği öykülerden oluşan bu seride - Borges’in öykülerinden oluşan
ikisi dışında- yirmi sekiz kitap yer alıyor. Gerçeküstü edebiyata ilgi duyan
okurun mutlak surette okuması gereken bu kitapların, türe ilgi duymayanlara da
hitap eden çağdaş masallar ya da destanlar olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla
ben şimdiden serinin tüm kitaplarını edinmeyi hedeflediğimi belirtmeliyim.
Dizinin yedi numaralı kitabı Giovanni Papini’nin Kaçan Ayna’sı. Giovanni Papini İş Bankası Kültür Yayınları’nın yer
aldığı kitabevini gezerken gözüme çarpan GOG
adlı kalın kitabın yazarı Floransalı bir İtalyan. Yine son zamanlarda
yayınlanan Bitik Adam adlı kitap
tanıtımını kitap ekinde yakın zamanlarda gördüğümü hatırlıyorum. Kabarık
kıvırcık saçlı, çılgın görünümlü, ülkesinde yükselen faşizmi desteklediğini
üzülerek öğrendiğim, progresif (ilerleyici) felç hastalığından ölmüş bir yazar.
Önsözü Borges usta yazınca ben nasıl bir tanıtım yazısı kaleme
alabilirim, bilmiyorum. Ne yazsam boş. En iyisi önsözden alıntılar yapmak:
“Bu kitaptaki öyküler, insanın melankoliye ve alacakaranlığa eğimli
olduğu bir çağın ürünleridir, ama günümüzde sanat onları değişik kılıklara
bürüse de, melankoli ile alacakaranlık yitip gitmiş değildir.” Yine önsözden: “Poe’ya
benzer bir biçimde Giovanni Papini, fantastik öykülerinin gerçek görünmelerini
istemez. Okuyucu daha başından her bir öykünün ortamının gerçekdışı olduğunu
sezinler.” Sanırım öykülerin başarısı da burada yatıyor. Yani okuyucunun bir
yandan kurgu gerçeklik bilincine sahipken diğer yandan öykünün tam olarak
içinde, merkezinde dehşetle yer alıyor olması.
Bahçe havuzunda gençliğini bırakıp yıllar sonra ona bakan bir adam.
Zihinsel bir ölümü düşleyerek var olan en ilgi çekici intihar yöntemini seçen
başka bir adam. Bir günlüğüne hiç kimse olan bir başkası. Kızı için genç kadınlardan
ömür borç alan bir baba.
Ölümle, geçen zamanla, gençlik ve yaşlılıkla, hayatın anlamıyla derdi
olan öyküler. Anlatıcı kahramanlarıyla bir şekilde karşılaşır, sohbet eder ve
onlar da ona hikâyelerini anlatır.Gelelim kitaba adını veren “Kaçan Ayna” öyküsüne... Nedir ayna metaforu?
Bize kâh güzelliğimizi, kâh kusurlarımızı gösteren sonsuz sayıda başka başka
ben’lerimiz. Borges bir söyleşide çocukken üç kapaklı bir dolabın karşına geçip
üçünde yer alan yansımalara bakarken kendisine benzemeyeceğinden korktuğunu,
aynadaki görüntünün değişmesi (kendini kaybetmek), korkunç bir görünüşle
karşılaşma fikrinin (başka bir ben) kendisini dehşete düşürdüğünden bahseder. Öyleyse
nedir kaçan ayna, yitirdiğimiz benliğimiz mi?Anlatıcı dayanılmaz bir kış sabahı, tanınmış bir istasyonda tanımadığı
ve yakasında iki adet menekşe bulunan bir adamın dünyanın güzelliği, yaşamın ve
insanların mutluluğu ve yüce gönüllüğü üzerine anlattıklarını ilgiyle
dinlemektedir. Adamın konuşması hızlı, kesik, kabarcıklı ve yarattığı etki bir
şampanya tadı gibidir. Gelişmekten söz eder, geçmişten , geleceğe yol almaktan.
Uygar insanların gelecekteki lütuf için yaşadığından, yaşamımızın tümünün bu
gelmesi gerekene yönelik olduğundan. İstasyona gürültüyle bir tren girer, boğuk
sesle duman salar, yolcular koşuşturur. Bundan sonra artık bay adamı değil
sadece anlatıcıyı dinleriz. Bütün dünyanın birden durduğunu, insanlar hangi
konumda iseler o halde bir yontu gibi devinimsiz kaldıklarını ancak buna rağmen
düşüncelerinin devam ettiğini, ölmeden önce yapmak istedikleri son şeyi gözden
geçirdiklerindeki çaresizliği tasavvur etmesini ister bay adamdan. O
hareketsizlik anındaki insanları tasvir eder. Bir yargıç, hırsız, sevişen bir
adam… Ölümlerinin bilincine yazgılı bu insanlardan bir tekinin bile o anda
hoşnut, mutlu olacağına, Faust’un ânı olacağına inanıyor musunuz diye sorar.
Sonra insanların gelecek için yaşadıklarından, dolayısıyla bugünü gelecek için
feda ettiklerinden. Geleceğin aynası (yalanı) olmasa güncel gerçekliğin
aşağılık ve iğrenç göründüğünden. Umut ettiğimiz, hayaller ve anlamlar
yüklediğimiz yarınlar olmasa ölmek isteyeceğimizden, bugüne yarın için
katlandığımızdan. O tutukluluk anında bütün bir yaşamın gelemeyecek olana
hazırlanmakla geçip gittiğini, oysa o geleceğin her gecen an elden kaçmakta
olduğunun bilinci. Bu asla yakalanamayacak olan kaçan bir ayna oyunu gibidir.
Geleceğin şimdiki zamana dönüştüğü, şimdiki zamanın da yeni bir geleceğe bel
bağladığı ve böyle sürüp gittiği. Anlatıcı bu acı gerçeği insanlara vaaz eden bir
peygamber gibi konuşur. Yaklaştıkça kaçan, daha çok uzaklaşan, “bu hüzünlü,
acılı yaşama, günden güne kaçan, uzaklaşan bu gelecek uğruna katlanmak, bu
saçma sapan yaşamın en acı saçmalığıdır.”
Anlatıcı, “yaşamı ölüm için, gerçek olanı hayali olan için
tüketiyorsunuz insanlar” derken tüyleriniz diken diken olur ve dünyanın sırrına
ermiş bir fani gibi hissedersiniz.
Bir tren daha istasyona girer, durur.
Anlatıcı, bay adama seslenir bir kez daha. “Yararsız kaçışlardan sonra
duran trenleri, yok edemeyeceği şeyi örten sisi de çok seviyorum.” Kaçan ayna yakalanır mı bilmem, ama yolculuklar bitip trenler durur ve
sis dünyanın çirkinliğini bir süre de olsa örtebilir… Ama yine de gelecek diye
bir şey yoktur. Ne dersiniz, umutsuz mu? Bence hayır, fazlasıyla gerçekçi.
BABİL KİTAPLIĞI
Hazırlayan : JORGE LUİS BORGES
Giovanni Papini, Kaçan Ayna, çev.: Şadan Karadeniz, Kırmızı Kedi Yayınları,
İstanbul, 2016, 103 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder