Mart ayı
gelir gelmez aklımıza hemen “Kadınlar Günü” geliyor. Hani şu adını bir türlü
öğrenemediğimiz, her sene bu aslında “Emekçi Kadınlar Günü” diye bir daha bir
daha söyleyip ertesi sene gene unutup her şeye baştan başladığımız, kadınlığı
zaten saygıyla karşılanan kadınların çiçeklerle kutlandığı gün. Daha da ötesi
asıl kutlanması gerekenlerin yani haksızlığa uğrayan, itilip kakılan, dövülen,
öldürülen kadınların her zaman ki gibi varmış gösterilip aslen yok sayıldığı
gün.
Senelerdir
kutlanıp kadın hakları konusunda pek de yol alamadığımız bu günün odak noktası
kadınların olmadığı bir dünya hâyâl edelim istedik bu sayımızda. Madem her
olumsuzluğun sebebi kadın! Bu kadar itilip kakıldığına, dövüldüğüne,
öldürüldüğüne, gülmesine bile yasak konduğuna göre! Ah, şu kadınlar! Her şeyin
müsebbibi… İnsan olmanın temel değerlerinden bir türlü nasibini alamayan,
toplumsal kadın şablonu içine sıkıştırılan kadınlar.
Safi
erkek bir dünya daha güzel ve yaşanılabilir olabilir miydi? Vır vır dır dır
olmadan, kıskançlık, çekememezlik, acımasızlık olmadan yaşanan bir yer olabilir
miydi? Namus kavramı bacak arasından çıkıp dürüstlük üzerine kurulur muydu? ? Şefkat,
sevgi, saygı, hassasiyet, zarafet kavramları nasıl tanımlanırdı? Güç hırsı kalmaz, savaşlar biter, dünya barış
içinde bir yer olur muydu? Yoksa yoksa, kadınların hayatımıza fark ettirmeden
kondurduğu ince dokunuşlar olmadan gücün ve acımasızlığın at koşturduğu daha da
cehennemvari bir yere mi dönerdi dünya?
Kadınsız
bir dünya hayal edelim istedik ama cevaplarını bilemediğimiz bir sürü soruyla
karşılaştık. Kadınsız bir dünyayı düşleyemedik, belki de düşlemek bile
istemedik. Öykülerimizin içine gene de girdi kadınlar. Öykü hayatın ta kendisi
olduğuna göre kadının izinin olmadığı bir hayat dilimi bulamadık. İnsan olmanın
tanımını kadının var olmadığı bir dünyada yapamadık.
Belki de
çözüm kadınların olmadığı bir dünya düşlemekte değil, kadınların her ademoğlu
gibi önce insan sonra kadın olduğunu hatırlamakta ve her insan gibi varlığının
saygıyla karşılanmasında. Bunu fark ederek kadına hak ettiği saygıyı gösterip
kadın-erkek eşitliği değil insan olmanın eşitliğine oturtabilirsek ne “Dünya
Emekçi Kadınlar Günü” ne gerek kalır ne de kadınsız bir dünya düşlemeye.
Kadının üstünlükleriyle erkeğin üstünlükleri birleşip mis gibi kokan rengârenk
çiçeklerle dolu cennet bahçesine dönebilir o zaman yeryüzü. Bugün ütopik gibi
görünebilir bu düş ama her şey önce düşlemekle başlamaz mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder